Ducati Multistrada 1200S
- Ayrıntılar
- Boğaç Güzey tarafından yazıldı.
- Kategori: İnceleme
- 16 Aralık 2011 tarihinde yayınlandı.
Multistrada dilimize "bir çok yol" olarak çevrilebilir; Ducati'nin asfaltın dışında da sürülebilir bir model yaratma fikrinin ilk ürünü 2003 yılında vücut bulmuştur, ki ilk tecrübe ettiğim MTS'da 1000DS modelidir. İlk yol eğitimlerimden birinde o zamanlar güvenlik olarak arkadan gelen Yiğit benim GSR'yi merak ettiğinde bende kendimi MTS'nin üstünde bulmuştum. Ürkünç bir deneyimdi, acemiliğimle ters orantılı gücü ve sert tepkileri, Yusuf'u her hücremde hissetmeme sebep olmuştu. Açık debriyajından gelen çatırtılar, biryerlerin kırıldığını düşündürtüyordu bana; makinayı anlayamamıştım.
- 2005 Ducati Multistrada 620 ----- 2003 Ducati Multistrada 1000DS --- 2007 Ducati Multistrada 1100DS -
Asıl konumuz olmadığından hızlı geçiyorum, ama modelin gelişim sürecini de dahil etmek istediğimden kısaca değineceğim. 2003 yılında 1000DS modeli çıktı. Hava soğutmalı, çift bujili V2 motor, Showa amortisörler, Brenbo frenler ve Trellis şase gibi özellikler barındırıyordu. 2005 yılında ufak motorlu 620 modeliyle beraber 1000DS S modeli çıktı. "S" versiyonunda Öhlins amortisörler ve karbonfiber parçalar yer alıyordu. 2007 yılında 620 modeli üretimden çıkarılırken 1100DS piyasaya sürüldü. Bu sefer "S" modelinde önde Marzocchi, arkada Sachs kullanılmıştı, ıslak debriyaj MTS'nın standart donanımı olmuştu. 2010 yılına kadar üretimi sürdü, ki aslında bizim ilgilendiğimiz yıl bu yıl, zira 2010'da dünyaya bomba gibi düşen 1200'lük bir versiyon satışa sunuldu.
Bu noktada Ducati'nin dünyayı şaşırtan son modelinin 1994 yılındaki 916 olduğunu hatırlamakta fayda var. 2010 yılında hali hazırda barındırdığı teknolojileri sunan bir başka marka yoktu. Hatta MTS bombası patladıktan sonra BMW'nin 2010 modeli için yaptığı yenilikleri, küçümen puntoyla yazması harikaydı (%5 güç artışıyla 110HP, 8000'den 8500'e çıkarılmış maksimum devir, iki radyal OHC, harika ses için elektronik egzoz valfi ve süslü isimli renk seçenekleri).
Bir çıplak motorcu olan ben bile etkilenmiş, gidip incelemiştim. Basitçe derlemek gerekirse konunun özünde Testastretta 11° motoru var (2 değil 11). 1198 SBK'nın 41°'den 11°'ye düşürülmüş örtüşen/çakışan egzantrik değeriyle 150HP civarı güç üreten, 11.000 devir çevirebilen bir versiyonu. Temel olarak dört versiyon olarak satışa sunuldu, bunlardan SS ile ST arasında birkaç karbon parça farkı var sadece. Baz modelinde önde 50mm Marzocchi, arkada Sachs kullanılırken "S" versiyonlarında önde 48mm Öhlins, arkada Öhlins TTX kullanılıyor ve bunların tüm ayarları elektronik olarak değiştirilebiliyor. "S" modellerinde ABS, iki yan çanta (ST modelinde üç çanta), orta sehpa standart iken çıktığı yıldan beri kazandığı yarışın adını taşıyan modelde tüm ağırlıklardan arındırılmış, karbonfiber parçalarla ve Termignoni egzoz sistemiyle donatılmış halde sunuluyor (Pikes Peak).
2010 - 2012 Ducati Multistrada 1200 - Ducati Multistrada 1200 S/T - Ducati Multistrada 1200 Pikes Peak
Bu kadar önbilgiden sonra konumuza dönelim. Sanıldığının aksine aslında iki MTS'm oldu. İlkini üstüme alma aşamasındayken bir arkadaşıma devrettim. İkincisi ise aslında Mission Red Planet için kullanılan motor; Ben Korlas vasıtasıyla İtalya'dan devir aldım. Motor aynı zamanda Ducati'nin 2013 ve 2014 dünya kataloğunda plakasıyla yer aldığından benden meşhur.
İlk kullandığım güne dönmek istiyorum. Üstüne çıktıkten sonra biraz ayarlarını karıştırdım. Malumunuz dört sürüş ayarı var, bunlara bağlı olarak kullanılabilir motor gücü, gaz hassasiyeti, amortisör, çekiş kontrol sistemi ve fren ayarları değişiyor. Başıma geçmesin diye mülayim (100HP, DTC 6, ABS 2) şehir ayarında sürüyorum. Çantalara alışmak bir süre alıyor; ehh be diyorum amma geniş. Caddeden Çekmeköy'e kadar sakin sakin, kurcalaya kurcalaya sürüyorum. Yaptığım alışverişten pek emin değilim.
Çantaları söküp evde kitapçığı iyice bir okuyorum, hatta internetten bile birkaç makale okuyup tekrar yola çıkmadan önce tam bir kontrol ve ayar yapıyorum. Artık spor ayarında süreceğim. Bu noktada hemen ilk uyarımı yapayım, ayar değiştirdiğinizde gaz hassasiyeti belirgin bir şekilde değişiyor. Benim gibi şehir ayarından spor ayarına geçip, gazı şehir ayarındaykenki gibi açarsanız Yusuf abi ön tekeri yerden kesiyor. Hemen akıllanıp siz de elinizin ayarını değiştiriveriyorsunuz.
Şile'ye doğru yönleniyorum. Bir şerit değiştirmeyi hızlı bir şekilde yapmak için sert bir kontra verdiğimde motor öyle bir yatıyor ki, düştüm sanıyorum. Yukarıda olmak böyle birşey sanırım diyerek alışmaya çalışıyorum. Yönlendirmeler son derece basit. Çıplak bir motorcu bu kendi kendine dönüyor, bakmak yeterli diyebilir. Ela'da bir mola verip tadımı tuzumu kaçıran konuların üzerinde düşünüyorum.
Yüksek olmasından pek hoşlanmadım, hem yatış hissim farklı, hem de ön maşa kapanıyor da kapanıyor. Devamlı arka tekerleği yerden kesme eğilimindeyim. E gazı da açamıyorum, kafama geçiyor. Monster Evo'yu mu alsam? Öyle boynu bükük kaldı Korlas'ta. Bunun sesi de kötü be traktör gibi. Pes etmiyor motorun başına geçip tekrar ayarlıyorum. Kiloma göre denk gelir bir ön yükleme, öntarafın ezilmesine karşı iki tık sertleştir, yahu zaten SAG yapmadım ki! Haydi sil baştan. Bir arkadaşımın da yardımıyla bu sefer acele etmeden ayarlar yapıp tekrar yola çıkıyoruz.
Artık istediğim gibi fren yapabiliyorum, biraz gaz açmanın vakti geliyor sanki. Oyyy! Hızlı be bu! Sağdan soldan duyarsınız hızlı falan diye, milet GS'le falan kıyaslar hani. Öyle değil nispeten hızlı bir traktör değil, SBK tadında hızlı! Arkadaşım diyor ki "Oğlum hiç bir yerde aramız kapanmıyor, yetişemiyorum düzlükte de; her yerde hızlı bu alet"; bahsi geçen diğer motor 848! Burada ben susayım biraz siz aşağıdaki videoyu bir seyredin. Güvenlik, ekipman vs hak getire, ama ne demek istediğim daha rahat anlaşılır sanıyorum.
Gösterge mil bu arada. Tasvip etmediğimiz hareketler bunlar.
İlk günün ardından motora iyice alıştım. Bugün artık 20.000km geride kaldığında daha belirginleşiyor izlenimlerim. İlk söyleyeceğim MTS'nin bir Enduro olmadığı, bence GS veya benzeri aletlerde değil. EXC 450, DRZ 400 belki KTM 990 bunlar Enduro. Paranız var, uygun lastiği de takarım diyorsanız MTS bütün rakiplerinin geçtiği arazilerden rahat rahat geçer. Ayağa da kalkarsınız, ayağınızı da açarsınız. Bütün rakiplerinden daha hafif zaten, bir tek ön jantı büyük olan bir iki model var belki onlardan daha dikkatli olmanız gerekebilir arazide; özellikle iz varsa.
Yeni demek istediğim bu sporcu ruhu olan, rahat, kuvvetli bir gezi motoru. Motosiklet sürmeyi öğrenmeden binebileceğiniz bir ürün değil. Ne komut verirseniz onu yapıyor; doğru veya yanlış. Tecrübe kesesi belirli bir seviyenin altında olanlar GS gibi bir motor ile daha mutlu olurlar baştan söyliyeyim.
İkinci belirtmek istediğim frenler. Frenleri çok kuvvetli. Brembo'lar işini çok iyi yapıyor. Bosch'un ABS'si de devreye uygun zamanda giriyor; denerken bile bana karışmadı nerdeyse. Fakat motor yüksek, ağırlık transferini beklemeden kapanan parmaklar, arka tekerleğin yerden kesilmesine sebep olabilir. Bu motorda %100 ağırlık transferi gerçekleştirmek çok kolay. Frenlerine ve amortisörlerin çeşitli ayarlardaki tepkilerine alışmak için kendinize zaman tanıyın. Belki de sizin için Skyhook'lu 2013 model veya Öhlins'in ürettiği ek beyin ünitesi daha uygun olacaktır.
Atladığım birkaç hususu bu aşamada belirtmekte fayda var. İlki eğer spor veya arazi ayarlarında kullanmaz iseniz semi-aktif amortisörlü modeller arka tekerleğin yerden kesilmesine izin vermiyor. Diğeriyse çoğu motorda geçerli bir durum. İyi bir tutuş ve kuvvetli frenlerin doğal bir sonucu olarak %100 ağırlık transferi gerçekleşmesinden kaynaklanıyor. Eğitimlerde kullandığımız Duke 200'lerden tutun da, CBR 1000RR'a kadar geçerli bir dinamik; MTS'ya özel bir durum değil yani. MTS 170mm amortisör yolu, 25° çatal açısı ve 109 mm izi, 1530mm teker aralığı olan yüksekçe bir motosiklet. O kadar hızlı ve sert fren uygulandığında iki sonuçtan biri olacaktır; ya ön lastiğin kayacaktır, ya da arkası yerden havalanacaktır. Nasıl fren yapılacağı düzgün bir hakimiyet eğitiminin konusudur.
Doğru devirde kullanmaya alışık değilseniz, MTS sizi sallayacak, sizden memnuniyetsizliğini dile getirecektir. CBF 1000 gibi atayım altıya rahat edeyim tipi bir motor değil bu. Fat Duc veya yeni modeldeki çift bujili ateşleme bu durumu değiştirse de MTS'nin kalbi başka sürüşler için tasarlanmış. Şehiriçinde, trafikte çantaları takılıyken geniş kalıyor. Yan çantalar yokken bile CBF'lerden geniş. Çantasız 945mm genişliği var, CBF1000 780mm, BMW R1200GS 953mm, Adventure ise 990mm genişliğinde. Manevra becerisi yüksek, dar manevralar oldukça kolay. Her ne kadar trafikte sürmeyi sevmesem de, ebadına göre rahat bir motor şehiriçinde.
Artçılı sürüş hakkında iki artçıma danıştım. Biri muazzam, harika derken, diğeri rahat ve konforlu kelimelerini tercih etti. Arka çantanın önünde artçı için sırt dayama bölümü var. Ayaklıklar uygun mesafede, sele rahat. MTS artçıdan pek etkilenmiyor, gücü yeterli. Fakat artçı aldığınızda iki tıkla uygun ayar seçmezseniz ön tekeriniz kolayca yoldan kesilebiliyor. Ayarı yapıp, bileğe hakim olmakta fayda var. Artçı varken kafadaki dalgalanmayı hissettiğimi hatırlamıyorum. Yüklüyken de nerdeyse tek başıma olduğum zamanlardaki gibi hızlanıyor. Dedim ya hızlanmayla ilgili bir endişeniz olmasın bu motorda. Artçılı sürüş için de harika kısaca.
Henüz uzun yol yapamamış olsam da çantaları için yeterli diyebilirim. Arka çanta iki tam kask alabiliyor. Yan çantalar bir revizyon geçirdi, yeni olanların ön ve arkalarında ek kilitler eklendi; eskileri içeri su sızdırabiliyor. Arka çanta takılıyken yüksek süratte, 180kmh civarı ön taraf belli belirsiz hareketlenmeye başlıyor. Çantaların içinde uyarı etiketlerini görmezden geleceklerin aklında bulunsun. Daha da hızlanılırsa biraz arttıktan sonra tekrar yok oluyor.
Ben toplam dört sorun yaşadım. Birincisi balatalarının yüzeyi aşırı ısıdan bozulmaya başladığı için debriyaj tam ayırmıyordu. Büyük sorun değil, kullanımı çok etkilemiyordu, ama kıllanıp değiştirdim. Ya turu atan kişi bolca debriyaj kullanıyordu, ya da yavaş sürüş örneği sırasında ben yaptım bilemiyorum, sonuçta. Diğeriyse egzozun çıkışındaki manifold kirden takılıyordu, söküp temizleyince düzeldi. En ciddi sorun ise arkadaki silindirin üst kapağı, sanıyorum bir çatlak yüzünden, yanma odasına su kaçmasına sebep oluyordu. Garantiden komple ücretsiz değişti. :) Son olarak sol amortisörüm yağ kaçırmaya başladığından keçeleri ve yağı yenilendi.
Ducati söz konusu olunca bu garanti konusu kişileri genelde huylandırıyor. Benim yaşadıklarım belki ilginizi çeker. Kanımca en önemlisi motorunuz servise gelip bilgisayara bağlandığında, yazılım güncellemeleri yapılmadan devam edilemiyor. Hatta motorunuz ile ilgili bir Recall (fabrikadan direk sizin şase numarınıza özel bir parça değişimi) varsa gerekn parçalar daha siz servise gitmeden gelmiş oluyor. Benim aslında bir sorun yaşamadığım kontak seti, bu prosedür sayesinde yine ücretsiz değişti. 24.000km'de ağır bakım diyebileceğimiz, sübap ayarlarını ve kayışlarını da kapsayan bakımdan geçtim. 27.000km'de de zincirimi DiD 530 ZVM-X ile değiştirdim. Yine aynı bakımda hidrolik sıvılarımı da yeniledim.
Forumlarda bazı kullanıcıların vitesle sorun yaşadıklarını okuyabilirsiniz. Ben yaşamadım, kasten deneyince becerdim. Eğer vitesi tam geçirecek hareket yerine yarım veya yumuşak bir hareket yaparsanız vitesin geçmeden arada kalmasına sebep olabiliyorsunuz. Niye böye birşey yaparsınız onu bilemiyorum. Vites kutusu sertçe ve geçiş sesleri oldukça belirgin. Kullanımda hiç sorun yaşamadım.
Orjinal Pirelli Scorpion Trail lastikleri 18.000km dayandı, ben yerlerine daha asfalta yönelik Michelin Pilot Road 3 taktım, aslında Metzeler M5 alma niyetindeydim, ama 190/55/17 bulamadım. Şimdilik memnunum, ama sanırım 10.000km dayanacaklar. Dedim ya motor hızlı, dönüyorda, olan lastiklere oluyor. Sürmesi eğlenceli meretin, sesi bile hoşuma gidiyor şimdilerde, ama Monster'ın sesi bir başkaydı...
Bir çıplak motorcu olarak farlarını yeterli buldum. Keza ön camını da aşağılarda bir yerlerde tutuyorum. Yüksek hızlarda biraz daha geniş olsa daha mı iyi diye düşündüğüm oldu, belki sizler için kriterdir. Soğuk bir güne ince eldivenle yakalanınca elcik ısıtmasını deneme şansım oldu. Bana ilk seviyesi bile çok geldi, ki üç seviye var. Muhtemelen alışık olmamamdan kaynaklanıyordur, belki de motoru Alaska'da falan kullansınlar diye düşünmüşlerdir?
Bak unutuyordum. MTS'yı ilk sürdüğüm günlerde sol ayağımı bir türlü rahat ettiremedim. Orta sehpanın uzantısına denk geliyordu ve gayri ihtiyari ona basıyordum, zamanla alıştım, ama başlangıçta söylendiğimi hatırlıyorum. Keza sağ ayağım da çok rahat değil, egzozun korumasına yaslıyorum genelde, kışın iyi de yazın biraz fazla sıcak oluyor. Ona da alışmak gerek veya direk Termignoni'ye geçebilirsiniz, ekstra bir 12HP'de göz çıkarmaz. Egzoz kit olarak satılıyor ve içinde beyne eklenen bir modülü de bulunuyor. Bu sayede ayarlar menüsüne yarış opsiyonu da ekleniyor.
Genel olarak az yakan bir motor değil. Ben genelde spor ayarlarında sürüyorum. Aşağıdan güncel durumu görebilirsiniz:
Motorun üstünde sürekli ~130kg civarı yük var, arka çanta sürekli takılı ve yoğunlukla şehiriçi veya eğitimde kullanılıyor, değerlendirmelerinizde dikkate alın.
Sürüş ayarları ve yük ayarları dışındaki ayarlara ulaşmak biraz zahmetli. Konuya aşina olmayan kişilerin aklı karışabilir. Neyseki fabrika ayarlarına geri döndürme opsiyonu var. Hem lastik basınçlarında (2.5 - 2.9bar arası), hem de amortisör ayarlarında kilonuza göre tercihler yapmaktan çekinmeyin. Motoru ilk aldığınızda anahtarsız çalışmasını sağlayacak olan güvenlik kodunu değiştirmeyi ihmal etmeyin. Anahtarınızı sağ ön taraftaki gözde taşıyabilirsiniz, ben genelde cebimde taşıyorum, çantayı açmak için.
Günün sonunda her kullanışımda yüzümü gülümseten bir motordan bahsediyoruz. İşler yolunda giderse bir sonraki motorum da MTS olacak. Gece geç oldu yarın bir okur eksik kalan yerlerini tamamlamaya çalışırım.
Sağlıcakla kalın.
Edit: Bazı yazım hatalarını giderdim, sorulan bazı soruları dahil etmeye çalıştım. Güncel servis bilgilerini de kapsar hale getirdim.
- Ayrıntılar
- Son Güncelleme: 12 Mayıs 2020