Ducati Monster 696+
- Ayrıntılar
- Boğaç Güzey tarafından yazıldı.
- Kategori: İnceleme
- 06 Mart 2012 tarihinde yayınlandı.
Yeni oyuncak ile bin kilometre geride kaldı. Çoğunluğu Bursa civarındaki yollarda tükenen bu kilometreler boyunca da izlenimlerim oluştu, önyargılarımla itişti ve sonunda da gelişti. Standardına ek olarak Termignoni karbon egzozlar, hava filtresi ve uygun yazılım içeren çipi ve kanımca hatalı seçilmiş lastikleri var. Kozmetik olarak da bir takım eklemeleri var, yeri gelince değineceğim. Bunlardan şimdi bahsetmemin sebebiyse, sürüşü ve konforu direk etkileyen unsurlar olmaları.
Klasik bir italyan tasarımı Monster, çıplak ve çekici. Oldukça ufak tefek ve gerçekten hafif (161kg). Egzozlarıyla beraber homurtulu, patırtılı fakat harika sesiyle kağıt üstünde rakiplerine nispeten güçsüz bir motoru var (~80HP). İlk kullandığımda sesine bayılırken, özellikle ilk 4000 devirdeki performansını yetersiz ve hatta konforsuz buldum. Yavaş süratlerde sıkıntılı, lakin Ducati çok plakalı ıslak debriyajı sonunda keşfetmiş. Bu sayede debriyajı kullanıma dahil ederek şehiriçinde sorunsuz kullanmak mümkün. Motoru doğru devirine yaklaştırdığınızda ise kulağıma senfoni gibi gelen sesi ve tatlı çekişiyle beni gerçekten eğlendirdi. Burada mütevazi olamayacağım, egzoz ve motor muhteşem bir eşleşme, diğer tüm markalara örnek olacak nitelikte; harika!
Motor 6000 devirde canlı ve istekli, fakat bu mutluluk kısa sürüyor hemen 9000 devirde yanmaya başlayan bir kırmızı ışık sizi vites değiştirmeniz için uyarıyor, aldırmazsanız 9500'de kesici devreye giriyor. Bu biraz canımı sıktı açıkçası. 600'lük dört silindir makinaların o geniş devir bandına alışık bir bilek için sıkıntılı bir süreçti, defalarca kesiciye girdim, uzun virajlarda progresten geri kaldım. Alışması aşağı yukarı bir 500km sürdü sanıyorum. Tabii burada bol virajlı az düzlüklü bir rotada olduğumu belirtmekte fayda var, başka bir ortamda daha uzun sürebilirdi.
Dar devir bandına alışıtıktan sonra, diyebilirm ki bugüne kadar yaptığım en keyifli sürüşlerden biriydi. Monster tam bir çıplak motor. Yönlendirmesi basit, çizgisinde istikrarlı, garip lastik seçimine rağmen tutunan ve kararlı bir yapısı var. İkidir değindim şu lastik konusunu açayım. Önde Michelin Pilot Power 2CT arkada ise Michelin Pilot Road 2CT var, üstelik arkada oversize 170 profil seçilmiş 160 yerine. Duymuşsunuzdur, orjinal ebattan farklı kullanmayın, yönlendirme zorlaşır, karakteri bozulur diye. Bu motor işte harika bir örnek. Yukarıdaki fotoğraftan alınmış lastik izlerine dikkat ederseniz, siz de rahatça farkedebilirsiniz. Ön lastik limite geldiğinde, arkada daha 2cm kadar pay kalıyor, motora hakim birisi yatırmaya başladığında ilk tutuş kaybını yaşayacağı taraf ön taraf oluyor, ki tam tersini ister aklı selim olan herhangi bir motosiklet sürücüsü. Tabii ki kaymasın, hatta limitlerine kadar yatırılmasın motor, o pay cebimizde emniyet olarak kalsın. Fakat o emniyet payını kullanmanız gerektiğinde ne olacak? Sonuç itibarıyle en azından gidip bir 160'lık arka lastik edinsem iyi olur.
Bu ilk alışma safhasında sesini duymak adına bileğim normalden daha hareketli olmasına rağmen benzin tüketimi hoşuma gitti. Sanıyorum bundan sonra biraz daha düşer ve 5-5.5L/100km seviyelerine ulaşır.
Hoş daha düşmese bile benim tüketimi inceleyecek kadar kullandığım en az yakan 600'lük.
Devam edelim. Oturuşu ilk başta göz korkutuyor. Yorucu gibi geliyor, ki ben bir de bu motora biraz iriyim, fakat günün sonunda yorgun değilim, hiç bir yerimde ağrı-sızı yok. Vibrasyon bir dört silindire oranla daha yüksek, rahatsız edici bir seviye gözlemlemedim, belki düşük devirde, büyük viteste torkuna güvenip gazı açtığınız zaman silkelemesinden rahatsız olabilirsiniz, lakin niye yapasınız, doğru devir ve vitesi kullanmak varken?
Frenleri iyi, amortisörleri iyi. Amortisörlerde istediğim ayarları bulamayınca ürkmüştüm biraz. Showa işini yine doğru yapmış, ellemeye zaten gerek yok. Frenlerde de Brembo en az Showa'lar kadar başarılı. Bu motor ile ilgileniyorsanız kanımca opsiyonel olan ABS peşinde koşmanıza hiç gerek yok. Monster şasesi, süspansiyon sistemi ile gerçekten iyi bir motosiklet. Buralarda bir endişeniz olmasın.
Şimdi gelelim gerçek bir sorunsala. Belki bilirsiniz genel olarak İtalyan motosikletlerde ayna'larda opsiyonel gibidir. Aksesuar gibi, kozmetik bir dokunuş gibi. Bu motorda bir de Rizoma'nın Tomok modeli var. Aynaların büyük bölümünde kendimi, uçlarındaki bir bilemedin iki santimlik yerinde de arkamı görüyorum. Orjinal aynaları bana daha düzgün geldi, umarım duruyorlardır da takabilirim, bu aynalar sıkıntılı.
İkinci bir sorun daha var. Arka tarafta orjinal plakalık yerine yine daha ufak bir ürün kullanılmış. Arka lastik fark ettiyseniz kuyruktan oldukça geride. Yağmuru bırakın, ufak bir su birikintisinden bile geçtiğinizde su kaskınızın tepesine kadar sıçrıyor. Aşağıdaki fotoğrafta sadece yerdeki bir su birikintisinden 10kmh ile geçtikten sonraki hali görebilirsiniz.
Umarım orjinal kuyruğu da duruyordur.
Toparlamak gerekirse güzel görünen, iyi yol tutan ve az benzin tüketirken harika sesler çıkartan bir motosiklet bu. Sürmesi çok keyifli ve basit. Frenleri güven verici. Son hızını bilemiyorum, ama sanıyorum 210-220kmh gibi birşeydir. İvmelenmesi gülümsetici çok hafif bir motosiklet. Alçak ve kısa, küçük, ama yeterince vahşi. Sesi harika demiş miydim? Öyle topcase, sidecase falan takılır bir model değil bu, belki iki soft sidecase takılabilir, gidon içinde bir çanta çözümü var sanıyorum. Depo plastik, yani mıknatıslı depoüstü çantalarda kullanılmaz.Çok kullanışlı bir motosiklet değil yani; çok eğlenceli demiş miydim?
Servis aralığı 12000km'de bir. Bakımı ve işletmesi pahalı değil sanıyorum. Bu doneler hakkında da deneyimim olunca paylaşırım.
Bildiğiniz üzere Monster maceram şimdilik sona erdi. Geçen kilometrelerin ardından bir anayım istedim eski sevgiliyi.
Mono kapaksız poz vermiş bu karede, aslında iki kişilik bir motosiklet olduğunu hatırlatmak istercesine. Esra, çok beğendiğinden olsa gerek, tutamak olmamasından başka bir şikayette bulunmayıp, aksine rahat ettiğini söylerdi. Opsiyonel yolcu tutamakları var bu arada, benimkinde tercih edilmemişti, çoğunda olduğu gibi.
Benim Desmo standarttan biraz farklıydı hatırlarsanız. Bu farkların çoğunu hoş karşılarken, bir tanesi beni gerçekten zorladı: Aynalar. Tamam çok şıklar, sökmeye kıyamadım, ama arkamı görmek için de fazlaca uğraştım. Aynanın cam rengi ilginç, yansımalardan hiç rahatsız olduğumu hatırlamıyorum. Tabii bu ebadından da olabilir. Ebat demişken ufak aynaların bir iyi yanı da artık omuzüstü kontrolümün gelişip, sürüşümün doğal bir parçası haline gelmesiydi.
Hazır başlamışken eksilerden devam edeyim. Yine benimkinde 'kısa kuyruk' vardı. Bu yüzden daha ufak bir plaka ve sinyaller kullanılmıştı. Sonuçta yağmurda, çamuru kaskıma kadar sıçratan, gündüz sinyaleri fark edilmesi zor bir motora dönüşmüştü. Keza hatalı lastik seçimi de Yusuf ile beni samimileştirdi. :P Son olarak, servise girdiğinde saplama ve somunların kontrol edildiğinden emin olun. İtalyan olduğunu unutmayın.
Yukarıdaki resme bakınca, bana biraz 'ufak' kaçtığını da itiraf etmem gerekiyor sanırım.
Genel olarak çoğu önyargımı kıran bir motor oldu. Desmodromic sübaplar, V-twin motor ile birleşip, çıkışına da Termignoni karbon egzozlar takılınca harika bir kombinasyona ulaşıyorsunuz. Subjektif olarak sesinden en keyif aldığım ikiteker oldu bu Monster. Öndeki cam görüntüsünden daha büyük işler becerse de Monster çıplak bir motor. Rüzgarla dost olur, onunla ilerlersiniz ve bu sandığınız gibi korkunç bir deneyim değil, çevrenize dahil olmanızı sağlayan bir özgürlüktür; tadını çıkarmadan motor hayatınızı sonlandırmayın derim.
Beraber geçirdiğimiz süre boyunca mekanik bir sorun çıkarmadı. Yağını bile değiştirmedim. 2009 model olmasına rağmen bir kere marş almadığı olmadı. Tek sıkıntım görsel olarak kırmızı renginden dolayı tercih edilen o-ring zinciriydi. Aldığım günden sattığım güne kadar germek zorunda kaldım ve kendisine pek güvenemedim. Aşağıdaki fotoğrafta yakışıklı dursa da, kanaatimce çöp olan bu zincirden uzak durun. DiD VX iyidir; candır.
Farları çıplak bir motora göre oldukça iyi iş çıkartıyor. Bir Ducati klasiği olarak dörtlü flaşörü yok. Lakin akıllı; farları açık unutursanız, kendisi kapatıyor, eğer motor çalışmıyorsa. İlk deneyimim de kesin sigortası attı dedim, hiç aklıma böyle bir teknolojiyi barındırabileceği gelmemişti. Genel olarak dijital göstergelerden pek haz etmem, Monster da tam dijital. İlk başlarda oldukça söylensem de sonrasında alıştım. Devrin sonuna geldiğimi hatırlatan ve sonrasında gözüme gözüme çakan kırmızı ledleri oldukça kullanışlı geldi. Tur zamanı ölçer, dinamik veri toplayıcısı gibi oyuncakları da barındırınca sevdim bile denebilir.
Sürüşe gelince beni yine şaşırttı Desmo'm. Tam ayarlanamayan ön amortisörlerden nem kapmıştım. Sürdükçe baktım ki zaten oynamaya gerek yok. Sadece arkadaki Sachs'ın önyüklemesini biraz arttırdım ve gelsin eğlence. Sesi ve aşağıdan gelen torkuyla beni yaramazlığa ittiği zamanlar oldu. Paket olarak çok iyi olduğunu düşünüyorum. Yeni APTC debriyaj çok iyi uyum sağlamış, düzgün bir lastik ile arka tarafı hareketlendirmek için kasti faul yapmak lazım. Öndeki Brembo'lara hükmeden manetleri fazlaca sıkmak gerekse de, durma becerisi sürücüsünü şaşırtan cinsten. Hoş çok ta şaşırmamak gerek standardının 161, benimkinin 157kg ağırlığında olduğunu hatırlayarak. Neden mi farklı? Karbon parçalar ve egzoz sistemi sayesinde.
Sonuçta derinden inandığım "az daha çoktur" görüşüyle üretilmiş sportif bir çıplak motosiklet Ducati Monster 696+. Yapacağını söylediği herşeyi iyi bir şekilde yapıyor. Oldukça sağlam ve güvenilir. Bakım aralığı da onikibinde bir. Az da yakıyor. Sürüşlerimde 5-7l/100km arası gezindi, ki kötü zincirimi ve kilomu hatırlatmak isterim. Ters hafif alaşım ön amortisörleri, hafif fakat rijit yapısı, hafif çift bağlı arka maşası, 320mm çift piston Brembo kaliperleri ile oldukça rekabetçi bir ürün. Neredeyse bir başlangıç motoru olabilecek kadar hafif, alçak ve kolay. İleri sürücüleri eğlendirecek kadar becerikli ve yaramaz. Biraz güçsüz; kendine güvenen bilekler 1100 Evo modeline bir göz atabilirler. Alışık olmadığımız değiştirilebilir gövde parçalarıyla, kişiselleştirmeye son derece açık. Ducati amblemi bu tarz kozmetik parçaları tuzlu kılsa da, şu andaki güncel kampanya ile 20.000TL'lik fiyatıyla oldukça çekici olduğunu düşünüyorum. Kampanya bitti; 2014 fiyatları 10.900€'dan başlıyor. :(
Çekici demişken; gerçekten çekici bir motosiklet. Motordan anlayan, anlamayan herkesin ilgisini çeken; gülümsemeye sebep olan bir tasarım. Şehiriçinde oldukça kıvrak, bir scooter'ın yaptığı herşeyi yapabilecek gibi. Sıcak yaz günlerinde hava soğutmalı motor ben buradayım diyor; sanki o sesi çıkartan canavarı unutmak mümkünmüş gibi!
Fark ettim de, özlemişim.
- Ayrıntılar
- Son Güncelleme: 12 Mayıs 2020